PERU Bolum I
En son yazımı on dört ay once yazmışım. Bu kadar uzun ara verdikten sonra hem atalet duygusundan, hem de nereden başlayıp ne yazacagim kaygısından dolayi bu seyahati yazıya dökmeyi bir suredir erteliyordum.
Yeni yil, Peru-Bolivya topraklarinda yaptigim hayatimin en heyecan verici tatilini beraberinde getirdi. Muhtemelen Peru deyince hepimizin aklina ilk gelen sey olan Machu Picchu antik kenti sadece benim degil, ayni yerkureyi paylastigim cogu gezginin listesinde ilk siralarda olan dunya mirasi kenti. Bu geri donus yazisini gezgin bir vlogger gibi "ne yenir, neresi gorulur" turunde gezi notlari haline donusturmek yerine biraz tarih biraz da felsefeyle harmanlayarak iki ayri bolumde karalamak istedim. Cunku kulturel acidan buyuk oranda benzesiyor olsalar da cografya ve halklarinin yasam kosullari arasinda buyuk farklar mevcut.
Esimle birlikte elimizde on uc gunluk Guney Amerika yol haritasiyla yola ciktik. Eger evli olmasaydik dahi seyahata giderken yanima alacagim ilk uc seyden biri kendisi olurdu. Zira seyahat ederken gunde bes saat uykuyla on bes saatlik triatlon muadili aktivitelere her daim hazir ve nazir bir insan. Sekiz gun ayirabildigimiz tatilin Peru etabindan beklentimiz ayniydi; girebildigimiz kadar lokal hayatin icine girerek Guney Amerika yerlilerinin kulturunden geriye her ne kalabilmis ise onu cigerlerimize cekmek… Tabii bu kulturun ayak izlerini takip ediyor olmanin getirdigi buyuk ganimetler mevcut. Doga harikalari, tazeligiyle gozyasi akittiran gidalar ve uzerinizde gormek icin can atacaginiz renk cumbusu kiyafetler... Bu yerel giysiler bana da bereden pancoya kadar en curetkar renk tercihlerimi yaptirdi yolculugumuz boyunca.
Seyahatimizin ilk duragi baskent Lima, aktarma yaptigimiz Sao Paolo`dan sonra ulkeye giris noktamiz oldu. Sehir bir liman kenti olarak Ispanyollar tarafindan 16. yy’in ilk yarisinda kurulmus. Inka ganimetini elde ettikleri donemin baskenti Cusco ise yuksek rakimiyla ic kisimda, iki ila uc ay arasinda at surus mesafesinde… Bu yuzden Inka`lardan elde edilen ganimetlerin depolanip Ispanya`ya goturulmesi icin yoktan var etmeleri gereken bir sehir ihtiyaci ortaya cikmis ve bu vesileyle liman kenti kurulmus. Bugun on bir milyon nufusuyla Peru`nun en kalabalik kenti olan Lima, Guney Amerika`nin suc orani en yuksek ikinci baskenti. Buna istinaden, limitli gun sayisinida hesaba katarak Lima`yi transit gecerek Cusco`ya ucmak bizim icin zor bir karar olmadi.
Fakat bu tercihimiz potansiyel bir sikintiyi da beraberinde getirdi; rakim cok hizli bir sekilde degisicekti ve bu durum vucudun kendisini hazirlayamamasi demekti. Bizden once bolgeyi gezmis dagci bir arkadasimin onerisiyle yuksek rakim rahatsizliginin etkilerini azalticak bir hap aldik. Fakat vardiktan sonra tabiatin kendi ilacini sundugunu ogrendik. Koka yapragi cignemek yuksek rakimin etkilerini minimumda yasamanizi sagliyor. Hatta bunu nasil alacaginiz size kalmis, dilerseniz koka cayi icin kahvaltida, dilerseniz koka yapragini direkt cigneyin ya da pastilini emin. Merak buyurmadan soyleyeyim, tonlarca yaprakla ancak bir kilo kokain yapilabildigini dusunursek surekli kafaniz guzel gezmiyorsunuz cayini icerek. Soguk ve yuksek rakimda yetisen koka, doganin insanogluna verdigi zahmete oteki taraftan mucadelesinde verdigi destek gibi. Yerli halk surekli yaninda yapragi bulundurup cignemekte gun boyu.
Doganin kendisinin caresiyle birlikte geliyor olusunun baska bir ornegini daha evvel farketmistim.Yillar once Filipinler`in Palawan adasindaki tatilde gunes carpmasi benzeri semptomlarla rahatsizlanmistim. Gun boyu bir nevi geri donusum olan malum eyleme (istifra) maruz kalmis, ertesi gunu de hamakta gecirmekle lanetlenmistim. Kagit uzerinde Pasifik Okyanusu’nu izlerken hamakta sallaniyor olmak lanet gibi gorunmeyebilir. Ancak ada ve cevresi o kadar renkliydi ki kendimi bir hamaga sabitlemek vakit kaybiymis gibi hissettiriyordu. Kissadan hisse, adanin kalbi olan El Nido`nun en populer plaj barini isleten Fransiz cift halimi gorur gormez elime bir cift muz tutusturdular. Hatirladigim kadariyla kendime gelmem sadece yarim saat surmustu. Zira muz, yerel halkin gunes carpmalarina karsi ezelden beri tatbik ettigi bir yontemmis ve zengin potasyumuyla vakalarin dermaniymis.
Neyse biz Inka kulturuyle ilk flortlesmelerimizin baslangicina, Peru`ya geri donelim. Esasen Inka kulturu, kendisinden once gelen dort ana medeniyet ve nispeten daha kucuk irili ufakli kurulup kisa surede yok olan medeniyetlerin birikiminden dogan, en buyuk sinirlara ve fazla sayida insana nufuz eden baskin kultur. Inka devleti Ispanyol fethi baslamadan onceki en parlak yillarinda on milyon nufusa ulasmis. Ancak benim de oraya gidince ogrendigim bir nuans mevcut; bu on milyon insanin tamami Inka degil, devletin boyundurugu altinda yasayan ve cogunlugunu resmi dil olan Quechua`yi konusan Quechuanlar olusturuyor.
Inka, yerel dilde "yonetici" ya da 'kural koyucu' anlamina gelmekte. Yukarida belirttigim gibi esasinda Inkalar toplumun kucuk bir kesimini olusturan varlikli ve yonetici azinlikmis. Yazi dilleri olmadigi icin haklarinda cogu tumevarim tahminlerden olusmaktaymis. On milyonluk nufusun yalnizca otuz bin kisilik kisminin Inkalardan olustugu tahmin ediliyor. Tanrilara yakin olabilmek icin bu tebaanin evleri ve mezarlari hep ciftci sinifindan daha yukarida, tepelerin zirvelerine insa edilmis. Mezarlarina ne kadar degerli oldugunun farkinda olmadiklari gumus ve altin takilariyla sonsuz hayati da gorkemli yasayacaklarini umarak gomulmusler. Ancak bu durum, Ispanyollarin o ganimetleri yagmalamasina engel olmamis ve dunya mali yine dunyada kalmis.
Bekledigimden uzun oldugu icin Peru yazimi musadenizle ikiye boluyorum. Sonraki bolumde Machu Picchu ve diger Inka sehirlerini anlatacagim. Bunun yaninda yerel halkla ilgili, bizi surekli pozitif yonde sasirtan konulardan bahsedecegim fakat burada son zamanlarda uzerinde cok dusunur oldugum ve fotograflara bakarken iyice aciga cikan bir dusunceden bahsetmek istiyorum.
Yasam perspektifimin konuyu bir kosesinden yakalayan kisimini burada paylasmak isterim. Yasiniz ilerledikce degisim konusunda ziyadesiyle muhafazakarlasiyorsunuz, burasi kesin. Tercih filtreleriniz iyice sikilasiyor. Belki de bizi tercihlerimiz konusunda muhafazakarlastiran, belirlenmis opsiyonlar arasinda tercih yapmaya zorlayan, sistemin zaman icinde filizlendirip buyuttugu tekduzeligi yucelten ve alternatifleri dislamaya meyledenin kalabaliklari arasinda kayboldugumuz buyuk sehirlerdeki yasam duzeni olabilecegini dusundum. Esasinda en ozgur sekilde yasayabilecegimizi farzettigimiz buyuk sehir hayati bizi asil yozlastiran tercih olabilir mi?Bunu sadece giyim kusam olarak degil, hayat perspektifiniz ve gundelik insan iliskileriniz acisindan da bir sorgulayin. Baskin ve domine bir kultur ya da sistem, uyum saglamayi tercih ederseniz ancak sizi icine alan ve donusturen. Yoksa teslim olmadiginiz vakit ancak alternatif profil olarak varolabilceginiz ancak sizi yargilayacak, yoracak ve icine tam olarak almayacak. Burada tabi inkar edemeyecegim bir dip not var; bazi buyuk sehirler, Berlin gibi, alternatif kulturlerin yasamasi icin daha elverisli sekilde evrilmis bir sehir yasantisi yapisina sahip.Ancak az sayidaki alternatif icin sorumu geri cekmeyecegim.